C. Bukowski - Pis Moruğun Notları II



5/10

3 apartmanın tam ortasında kalan 16 arabalık otopark doluydu. Mayıs ayında yağan yağmur hep gösterir ama elletmez. Gürültülü birkaç şimşek sonrasında kısa süre yağıp o nemli havayı bırakmıştı gerisinde. 


Gecenin çok körü değildi. 7 katlı binanın son katında hava almak için açtığım camın pervazına kollarımı koyup 16 arabalık otopark kadar görüş açımla uzaklara dalıyordum. Nereye gidersen git zaten sonuçta kendini götürüyorsun klişesinin içine sıçayım dedim. Toplum içinde küfretmezdim. Bu yüzden kendi kendime konuşurken ettiğim küfürlerden büyük zevk alıyordum. Bugün oturup Netflix izlemek yerine neden düşünmeye başladığımı anlatıp anlatmamak arasında gidip geliyordum. Ama hayır bu gidip gelmelerin sonunda havai fişekler patlamayacak. 


Telefona saate bakmak için uzanıyorum. Kapanmış. Her şarjı bittiğinde bu sefer şarj etmeyeceğim diyorum. Bu düşünce çok uzun sürmüyor elbette. Diğer düşüncelerim gibi. Genelde çok düşünüyorum ama paylaşımcı değilim. Genelde insanlarla gülüp eğlenmeyi tercih ediyorum.  Sonuçta zaten yalnız kaldığımızda mutsuzuz neden birlikte de mutsuz olalım ki. Ama öyle olmuyor işte. Insanları mutsuzlaştıran yine insanlar olabiliyor çoğu zaman. Genelde. Bir de para mevzusu var. Sonra da sağlık geliyor. Istediğiniz sorundan başlayabilirsiniz evet.


Bir önceki geceyi düşünüyordum. Yeni Bukowski kitabım ve Pink Floyd dinlerken orgazmik bir gece yaşamıştım. Hatta kendime kimseyi takmamaya devam edeceğime dair söz verip, aynı umursamazlıkla devam edeceğim demiştim. Insanlardan uzaklaştıkça bir çıkış yolu bulabilirdim.


Umursamazım derken umarım dediğime inanmamışsınızdır. Efsanevi bir kendini kandırma mekanızmasına sahip olduğumu düşünüyorum bazen. Yine çok düşünüp sıkmaya başladım sizi değil mi? 
Keske artık pencere pervazının kolumda iz bıraktığı şu saatte aşağıya atlama planları yapsaydım. Klasik ama güzel bir son olabilirdi sizin için.
Ama olmadı tabııkı. Sıkıldım. Pencereyi açık bırakıp koltuğuma oturdum. 

Bukowski’nin Pis Moruğun Notları 2 kitabına gömüldüm. Kitapları basılıp insanlar tarafından tanındıktan sonra yazdığı öyküleri var içinde. Güzel ama ruhunu sevmedim kelimelerin. Hatta sanırım onun için üzüldüm. Bazen melankoliyi o kadar seversiniz ki melankolinizin sebebinin bitmemesini, sorunun çözülmemesini istersiniz. Tabiiki Bukowski’nin kitabı olması kendini okutuyor ama belki de o modda değilimdir. Kitabı ciddi ciddi okumayı bırakmayı bile düşündüm ama hakkımda dedikleri doğru sonunu görmeden bırakamıyorum ve asla hayır diyemiyorum.
 Merak ilginç bir duygu.
Bir sonraki cümleyi tane tane okumamız lazım.

Gerçekten - hiçbir - şey - istemiyorum.

Tüm beklentiler. Hayaller. Çaba. Büyük hayallerim olmadı. Kendimi gerçekleştirmek istiyorum dedim soran olduğunda. Zira hayatı basitleştirmek lazım.

Neyse gece çok uzadı. Sadece Bukowski hakkında yazmak istemiştim halbuki.

Çisem E.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sigara Bırakma Günlüğü Part I

1Film1Kitap - Tuck Everlasting / Ölümsüz Aile - Natalie Babbitt

Genç Bir Doktorun Anıları - Mihail Bulgakov