Stefan Zweig - Satranç
Yedim. İçtim. Okudum
6.5/10
Çok dışarı çıkmadan geçirdiğim bir hafta geçiriyordum.
Ayın
sonu gelmişti. İşe gidip geliyordum sadece. Geri kalan zamanlarda gece
lambasını yakıp loş ışıkta müzik dinleyip tavanı izliyordum. Bu arada bu yazı daha da
ilginçleşmeyecek.
Bildiğiniz şeyleri anlatmaya devam edeceğim. Sizin de önemli icatlar yaptığınızı düşünmüyorum.
Boş geçen bir haftaydı ve iyi bir
kitap okumam gerekiyordu. Bu kadar basit. Stefan Zweig’in 'Satranç' kitabı son zamanlarda fazla
popülerdi ve okuyabileceğimi düşündüm.
Bazı kitaplar olur. Gördüğünde fena
olmasa gerek dersin ama bir türlü okumak içinden gelmez. Bu kitap biraz öyleydi
benim için. Ama daha ilk sayfadan beni içine çekti. Güzel bir anlatım tarzı
varmış. İlk defa Zweig okuyordum ve dili oldukça akıcıydı. Açıkçası
sıkılacağıma o kadar çok inanmıştım ki utandım.
Öykünün kurgusu gerçekten muazzam. Dönemin Avrupa kültürünü
kitaba çok güzel yansıtan Zweig, karakterlerinin ruhsal haletlerini de güzel
işlemiş.
Kitap, bir gemide başlıyor. Ünlü satranç dünya şampiyonu Mirko Czentovic gemiye binmiştir. Öykünün kahramanı, arkadaşının uyarmasıyla şampiyonu farkeder ve onunla tanışmak belki de bir maç yapmak için çeşitli denemelere girişir. Bu denemelerin ortasında iş rayından çıkar. Olaylar ana karakter tarafından kontrol edilemez bir biçimde gelişmeye başlar.
1942 yılında eşiyle intihar etmesinden birkaç ay önce
bitirdiği kitabı bir veda mektubu olarak adlediliyor. Ben kitabın son sayfasını çok sevdim. O kadar
basit o kadar normal o kadar sıradan ki. Gerçekten de bir veda olabilir. Süslü
anlatımdan, abartılı cümlelerden ve hayat hakkında gereksiz aforizmalardan uzak
bu kitabın özellikle hayatınızın çok hızlı gitmediği bir döneminde okunması
gerektiğine inanıyorum.
“İnsan bekler, bekler, bekler
Şakakları zonklayana dek
Düşünür, düşünür, düşünür”
Çisem E.
Yedim. İçtim. Okudum
6.5/10

Ayın sonu gelmişti. İşe gidip geliyordum sadece. Geri kalan zamanlarda gece lambasını yakıp loş ışıkta müzik dinleyip tavanı izliyordum. Bu arada bu yazı daha da ilginçleşmeyecek.
Bildiğiniz şeyleri anlatmaya devam edeceğim. Sizin de önemli icatlar yaptığınızı düşünmüyorum.
Boş geçen bir haftaydı ve iyi bir kitap okumam gerekiyordu. Bu kadar basit. Stefan Zweig’in 'Satranç' kitabı son zamanlarda fazla popülerdi ve okuyabileceğimi düşündüm.
Bazı kitaplar olur. Gördüğünde fena olmasa gerek dersin ama bir türlü okumak içinden gelmez. Bu kitap biraz öyleydi benim için. Ama daha ilk sayfadan beni içine çekti. Güzel bir anlatım tarzı varmış. İlk defa Zweig okuyordum ve dili oldukça akıcıydı. Açıkçası sıkılacağıma o kadar çok inanmıştım ki utandım.
Öykünün kurgusu gerçekten muazzam. Dönemin Avrupa kültürünü kitaba çok güzel yansıtan Zweig, karakterlerinin ruhsal haletlerini de güzel işlemiş.
Kitap, bir gemide başlıyor. Ünlü satranç dünya şampiyonu Mirko Czentovic gemiye binmiştir. Öykünün kahramanı, arkadaşının uyarmasıyla şampiyonu farkeder ve onunla tanışmak belki de bir maç yapmak için çeşitli denemelere girişir. Bu denemelerin ortasında iş rayından çıkar. Olaylar ana karakter tarafından kontrol edilemez bir biçimde gelişmeye başlar.
“İnsan bekler, bekler, bekler
Şakakları zonklayana dek
Düşünür, düşünür, düşünür”
Çisem E.
Yorumlar
Yorum Gönder